Dünya ülkelerinin baş etmeye çalıştığı en büyük problemler arasında cinsel istismar suçu gelmektedir. Kırılgan gruplar olarak nitelendirilen grup içerisinde yer alan çocuklar ne yazık ki bu suçtan gittikçe daha da zarar görmeye devam etmektedirler.
Çocuk istismarı konusu daima gündemde tutulması gereken, hakkında makaleler yazılıp, istatiksel çalışmaların yapılması gereken bir konudur. Bugün bu sorunla başa çıkmaya çalışan ülkeler cezai olarak ağır yaptırımlar düzenlemiş olsalar dahi bu konuda maalesef kayda değer bir başarı elde edememişlerdir. Bunun akabinde en çok tartışılan bir diğer husus da bu suçu önlemede kimyasal hadım yönteminin önemli bir araç olup olmayacağıdır.
Hâlihazırda bu yöntemi uygulayan ülkelerin yanı sıra yakın zamanda birçok ülke de bu yöntemi uygulamayı gündemlerine almış ve bunu yasalaştırmışlardır. Genel bir perspektiften bakacak olursak uzun süredir kimyasal hadım yönetimi uygulayan ülkelerde bile bu suçun işlenmesinin önüne geçilemediğini görmekteyiz.
Ayrıca kimyasal hadım yönteminde kişiye kimyasal hadım ilacı verilmekte ve bu yöntemle kişinin cinsel dürtülerinin bastırılması amaçlanmaktadır. Buna ek olarak kişinin bu ilaçları uzun bir süreç boyunca kullanması gerekmektedir. İlaç kullanımının, sürecin sona erdiği tarihten önce kesilmesi halinde kişide ciddi yan etkiler meydana gelmekte ve bu yan etkinin, beraberinde getirdiği en büyük felaket de kişinin tekrar cinsel dürtüyle hareket etmesidir. Tüm bunlar göz önüne alındığında kimyasal hadım yönetimi elbette bir noktaya kadar caydırıcılık sağlayacaktır. Fakat bu yöntem tek başına çözüm getirmeyecektir.
Yapılan bilimsel çalışmalara göre pedofilinin bir hastalık olduğu gerçeğinin yanı sıra daha çok pedofilinin, kişide var olan ciddi bir kişilik bozukluğundan kaynaklandığı da tespit edilmiştir. Hatta 2000’li yıllarda pedofiliden hüküm giyen bir mahkûm cezasını çektikten ve akabinde de kimyasal hadım işlemine maruz kaldıktan sonra yeniden başka bir çocuğa taciz edip yakalanmıştır. Bu durum da pedofilinin kaynaklandığı asıl nedenin psikolojik sorunlar olduğunu göstermektedir. Çünkü pedofil kişilerin çoğu çocukluk dönemlerinde cinsel, duygusal istismara uğrayıp bunları bilinçaltlarına kaydederek ileriki yaşamlarında başka çocuklar üzerinde de bu kayıtları oluşturmak amacıyla hareket etmektedirler.
Dolayısıyla bu noktada ebeveynlere, okul öncesi öğretmenlerine ve de aslında tüm topluma çok önemli görevler düşmektedir. Çocuklar çok iyi yetiştirilmeli, çocuğa kendi bedenine sahip çıkması, kimsenin onun isteği dışında bedenine dokunamayacağı ve onun da başkasının bedenine dokunmaması gerektiği öğretilmelidir.
Ayrıca çocuğa iyi dokunuş ile kötü dokunuş arasındaki fark izah edilmeli ve böyle bir durum yaşadığı takdirde hiç çekinmeden gelip ebeveynlerine bu durumu anlatabileceği, bu durumun onun suçu olmadığı ve utanmasının gerekmediği çocuğa açık bir şekilde anlatılmalıdır.
Örneğin Güney Kore çocuk istismarıyla mücadele edebilmek için ebeveynlere, çocuğu olmasa dahi evli çiftlere, askerlik yapan erkeklere, üniversite öğrencilerine ve evlenmek isteyen tüm vatandaşlara çocuğun bakımı, yetiştirilmesi, gelişimi gibi konularda ücretsiz hizmet vermektedir.
Bu suçla baş etmenin çözümü toplumun her kesimini bilinçlendirmektir. Dolayısıyla bu konuyu sürekli gündemde tutmak ve gerek radyo televizyon araçları kullanılarak gerekse eğitim programları vasıtasıyla bu konu için düzenlenecek seminerlerin, programların uzman psikologlar nezdinde yapılması gerekmektedir.
Çocuk istismarı konusu daima gündemde tutulması gereken, hakkında makaleler yazılıp, istatiksel çalışmaların yapılması gereken bir konudur. Bugün bu sorunla başa çıkmaya çalışan ülkeler cezai olarak ağır yaptırımlar düzenlemiş olsalar dahi bu konuda maalesef kayda değer bir başarı elde edememişlerdir. Bunun akabinde en çok tartışılan bir diğer husus da bu suçu önlemede kimyasal hadım yönteminin önemli bir araç olup olmayacağıdır.
Hâlihazırda bu yöntemi uygulayan ülkelerin yanı sıra yakın zamanda birçok ülke de bu yöntemi uygulamayı gündemlerine almış ve bunu yasalaştırmışlardır. Genel bir perspektiften bakacak olursak uzun süredir kimyasal hadım yönetimi uygulayan ülkelerde bile bu suçun işlenmesinin önüne geçilemediğini görmekteyiz.
Ayrıca kimyasal hadım yönteminde kişiye kimyasal hadım ilacı verilmekte ve bu yöntemle kişinin cinsel dürtülerinin bastırılması amaçlanmaktadır. Buna ek olarak kişinin bu ilaçları uzun bir süreç boyunca kullanması gerekmektedir. İlaç kullanımının, sürecin sona erdiği tarihten önce kesilmesi halinde kişide ciddi yan etkiler meydana gelmekte ve bu yan etkinin, beraberinde getirdiği en büyük felaket de kişinin tekrar cinsel dürtüyle hareket etmesidir. Tüm bunlar göz önüne alındığında kimyasal hadım yönetimi elbette bir noktaya kadar caydırıcılık sağlayacaktır. Fakat bu yöntem tek başına çözüm getirmeyecektir.
Yapılan bilimsel çalışmalara göre pedofilinin bir hastalık olduğu gerçeğinin yanı sıra daha çok pedofilinin, kişide var olan ciddi bir kişilik bozukluğundan kaynaklandığı da tespit edilmiştir. Hatta 2000’li yıllarda pedofiliden hüküm giyen bir mahkûm cezasını çektikten ve akabinde de kimyasal hadım işlemine maruz kaldıktan sonra yeniden başka bir çocuğa taciz edip yakalanmıştır. Bu durum da pedofilinin kaynaklandığı asıl nedenin psikolojik sorunlar olduğunu göstermektedir. Çünkü pedofil kişilerin çoğu çocukluk dönemlerinde cinsel, duygusal istismara uğrayıp bunları bilinçaltlarına kaydederek ileriki yaşamlarında başka çocuklar üzerinde de bu kayıtları oluşturmak amacıyla hareket etmektedirler.
Dolayısıyla bu noktada ebeveynlere, okul öncesi öğretmenlerine ve de aslında tüm topluma çok önemli görevler düşmektedir. Çocuklar çok iyi yetiştirilmeli, çocuğa kendi bedenine sahip çıkması, kimsenin onun isteği dışında bedenine dokunamayacağı ve onun da başkasının bedenine dokunmaması gerektiği öğretilmelidir.
Ayrıca çocuğa iyi dokunuş ile kötü dokunuş arasındaki fark izah edilmeli ve böyle bir durum yaşadığı takdirde hiç çekinmeden gelip ebeveynlerine bu durumu anlatabileceği, bu durumun onun suçu olmadığı ve utanmasının gerekmediği çocuğa açık bir şekilde anlatılmalıdır.
Örneğin Güney Kore çocuk istismarıyla mücadele edebilmek için ebeveynlere, çocuğu olmasa dahi evli çiftlere, askerlik yapan erkeklere, üniversite öğrencilerine ve evlenmek isteyen tüm vatandaşlara çocuğun bakımı, yetiştirilmesi, gelişimi gibi konularda ücretsiz hizmet vermektedir.
Bu suçla baş etmenin çözümü toplumun her kesimini bilinçlendirmektir. Dolayısıyla bu konuyu sürekli gündemde tutmak ve gerek radyo televizyon araçları kullanılarak gerekse eğitim programları vasıtasıyla bu konu için düzenlenecek seminerlerin, programların uzman psikologlar nezdinde yapılması gerekmektedir.