Zamanaşımı defi Borçlar Kanunu madde 146 ve devamında düzenlenmiş olup bir hakkın hukuk düzenince belirlenmiş olan sürede hak sahibince ileri sürülmemesi ya da kullanılmaması durumunda kişinin hukuki koruyuculuktan yoksun kalması anlamına gelmektedir.
Islah ile zamanaşımı definin ileri sürülüp sürülemeyeceği hususu Yargıtay içtihatlarında tartışmalı olmakla birlikte Doktrinde de çeşitli görüş ayrılıkları söz konusudur.
Öncelikle davalının davaya süresinde cevap dilekçesi vermesiyle birlikte söz konusu dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmayı unutmuş olması halinde izah etmek gerekir ki Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 141/2 uyarınca iddia ve savunmanın genişletilerek değiştirilmesi hususunda ıslah ve karşı tarafın muvafakati hükümleri saklı tutularak ıslah ile zamanaşımı definin bulunulabileceği anlaşılmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 176’da ise “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” Diyerek tarafların yapmış olduğu herhangi bir usul işlemi varsa bunun kısmen ya da tamamen ıslah edilebileceği fakat bu durumun sadece bir kereye mahsus olabileceğini belirtmiştir ve eğer ki zamanaşımı savunması yapılmadan daha önce yapılmış olan bir ıslah varsa artık zamanaşımı definde bulunulamayacaktır.
Bir diğer konu ise süresinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde ıslah ile zamanaşımı definin ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1209 Esas 2017/1075 sayılı kararında “Bilindiği üzere davalı, davaya cevap vermek zorunda değildir. Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı 6100 sayılı HMK'nın 128. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Bu kural, HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde de öğreti ve yargı kararlar ile kabul edilmiştir. Ancak, süresinde cevap dilekçesi vermemek suretiyle davanın inkarı ileri sürülen vakıaların inkarı niteliğinde olup, bu inkarın zamanaşımı def'ini de kapsadığı söylenemez.
Ayrıca, davalının süresinden sonra verdiği cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı def'inde bulunabileceğini kabul etmek ıslah ile kaçırılmış olan sürenin geri getirilmesi, daha doğrusu ıslah ile davaya cevap verilmesi sonucunu doğuracaktır. Oysa ki kanun ile belirlenen süreler kesin olup, ıslah kaçırılmış olan süreleri geri getiren bir yol değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin zamanaşımı savunmasını içermeyen ve yasal süresi geçtikten sonra verildiğinden hiç verilmemiş kabul edilen (davayı inkar etmiş sayılan) cevap dilekçesi sunduğu, davacının işçilik alacaklarını miktar itibarıyla artırmak suretiyle ıslah etmesi üzerine bu ıslah işlemine karşı da davalı vekilince süresi içinde ibraz edilmeyen ancak cevap dilekçesinin zamanaşımı defi yönünden HMK’nın 176. maddesi gereği ıslah edildiğini belirten dilekçe verildiği ancak bu dilekçeye karşı davacı vekilince açıkça itiraz edildiği görülmüştür. Dolayısıyla yasal süresi geçtikten sonra verilen ve davacı tarafın itirazı ile karşılaştığı için hiç verilmemiş sayılan cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle zamanaşımı def'inin ileri sürülemeyeceği kurul çoğunluğunca kabul edilmiştir.” Diyerek cevap dilekçesi vermeyen davalının ıslah ile zamanaşımı def’ini ileri süremeyeceğini açıkça ifade etmiştir.